Kadıköy ve Fenerbahçesi; İstanbul’un Kadıköy yakası;
Allah’ın, yeryüzünü yaratırken kesinlikle ayrıcalıklı davrandığı bir
eşsiz yöre... Tarihlerin henüz 1900 yılına ulaşmadığı İstanbul’da,
Kalamış’ıyla
Fenerbahçe’siyle, Caddebostan’ı Suadiye’si Moda’sı ile adeta bir rüya
beldesi... Göz alabildiğine bomboş arsalarla yemyeşil çayırlara sahip
bu yörede, doğanın insanları spor yapmak için sanki teşvik ettiği
yıllar...
Ve de, İstanbul’un silüeti deniz üzerinde uzaklardan perde perde
yansıyıp dalgalanırken, Fenerbahçe Burnu’nda yanıp sönerek yol gösteren
bir fener Türk sporuna önderlik edeceği bir kulübe sembol olmanın da
gururu içinde, Adalar’a, Marmara’ya, daha da ötesi uzak yıllara doğru
aynı şevkle ışık saçacağı günlerin özlemi ile çakıp durmaya başlamıştı
sanki... Ve de Kadıköy, o dönemlerde en güzel semti olan
Fenerbahçesi’nin
bağrından çıkaracağı takımını önce yakınlara, sonra da yarınlara
armağan edeceği günleri bekliyordu gayri...
Kuşdili Çayırında İlk Futbol Oyunu;
İlk futbol oyununun,
bugünkü anlamıyla ilk kez 1823 yılında İngiltere’de oynanmaya
başlamasının üzerinden neredeyse yıllar ve yıllar geçmişti. Nihayet
tarihler 1890’lı yıllara ulaştığında, Moda’da oturan İngiliz’ler de bu
keyifli spordan iyice etkilenmiş ve o yemyeşil arsaların bulunduğu
Kadıköy’ün geniş alanlarında, futbolu oynamaya başlamışlardı. Seyri çok
keyifli bu oyunun, çevredeki Türk gençlerinde de ilgi uyandıracağı ve de
bu sporu onlara sevdireceği pek tabii idi ve hatta da kaçınılmazdı. Ama
ne var ki, o sıralarda süren monarşi rejimi nedeniyle Müslüman Türkler
için cemiyet kurmanın ve hatta mevcut cemiyetlere dahi üye olmanın yasak
olmasından dolayı, Kadıköy Çayırlarında top koşturan İngiliz gençlere
yine ancak Rum gençleri eşlik edebilmekteydi. Yine de, hemen her
akşamüstü bilhassa Kuşdili Çayırında yapılan bu futbol maçları ya da
antrenmanları, Kadıköy halkının büyük bir
kesiminin ilgisini çekmekte, genellikle akşamüstleri zevk için de olsa
oynanan bu futbol oyunu için, Kalamış’tan, Moda’dan, Kuyubaşı’ndan, ve
hatta Haydarpaşa civarlarından gelecek öbek öbek halkı, gününe ve hava
durumuna göre küçük ya da büyük kümeler halinde bu oyunu seyretmeye
yöneltmekteydi. Kadıköy halkının ekserisi ikindi sularında ayaklanır,
günlerden Cuma ve Pazar değilse yani Kurbağalıdere’nin kenarındaki salaş
tiyatroda Komik Hasan’ın tuluat kumpanyası oynanmıyorsa Kuşdili
Çayırı’na doğru yola koyulurlardı. Yok, eğer günlerden Cuma ya da Pazar
ise de, Moda’ya doğru ya da şimdiki Fenerbahçe Stadyumu’nun bulunduğu
Papazın
Çayırı’na doğru yola koyulurlardı (*1). Omuzdaş kılıklı, burma
bıyıklı tüylü tüysüz gençler, yanlarında boy boy çocuklarla hanım
nineler ve de orta yaşlı hatunlar, Arap bacılar, ahretlikler, kahvede
pineklemekten usanan efendi kişiler, burada çayırı çepeçevre kuşatır,
kadınlar getirdikleri kilimleri yayarlar, erkeklerin kimi toprağa bağdaş
kurar, kimi büyükçe bir taşa oturur, kimi ayakta dururdu. Sucusu,
dondurmacısı, kağıt helvacısı, simitçisi, baloncusu, Eyüp oyuncakçısı
velhasılı satıcıların her çeşidi burada arzı endam eyler, burayı adeta
panayır yerinden farksız kılardı. Ortadaki saha olacak alanda ise, kapı
gibi gövdeli, başları açık, renk renk gömleklerinin kolları sıvalı,
göğüsleri fora, bacaklarından dizkapaklarına kadar şortlu bir alay adam
soluk soluğa koşuşurlar, birbirlerine çarpıp çarpıp, alt alta üst üste
mecelleşirler, güya da top oynarlardı. Oynanan bu futbollardan örnek
alan bazı gençler, Kadıköy’ündeki arsalarda ya da geniş çayırlarda onlar
gibi top oynamaya heveslenir, karman çorman bir biçimde, bir harradır
bir gürradır gider, topa en çok vuranla onu en havalara yükselten erbab
sayılırdı. Ne var ki bir süre sonra, bir başka deyişle 1900’lü yıllara
iyice yaklaşılmasıyla birlikte, Moda’da oturan İngiliz gençlerinin artık
modern futbolu oynamaya başlamaları ve dolayısıyla da oynadıkları
futbolu daha seyredilir bir halde sunmaları, kendilerini hayran hayran
seyreden Kadıköy’lü gençlerin yüreklerinde birtakım kıpırdanmalara sebep
oluyor, onlar gibi organize bir takım kurma isteklerini ise,
vazgeçilemez bir tutkuya dönüştürmeye başlıyordu.
Kadıköy Football Association ; 1890’lı
yıllarda İstanbul Moda’da yaşayan İngiliz ailelerinden La Fontaine,
Giraud, Whittall, Charnaud, Pears, Armitage aileleri Kadıköy ve Moda’nın
çayırlarında kendi aralarında bu oyunu yeni yeni oynamaya
başladıklarında, İzmir’de yaşayan İngiliz aileleri, Bornova çayırlarında
bu oyunu çoktan oynamaya başlamışlardı bile (*2). Zira sosyal ve idari
bakımdan payitaht İstanbul’a uzak ve rahat iki şehir olan Selanik ile
İzmir, 1870’li yıllarda Osmanlı’nın futbol oyunu için ilk taraftar
bulduğu toprakları oluyor, futbol oyunu o dönemlerde dini inançların da
etkisi ile Müslüman Türkler arasında gelişemediğinden, böylece de
Osmanlı toprakları üzerinde ilk defa gayrimüslim ve levanten (ülkede
yerleşmiş bulunan yabancı uyruklu) vatandaşlar tarafından oynanıyordu.
Moda’da futbolla tanışan ilk ailelerin İstanbul’da İngiltere elçiliği
personeli görevlileriyle aralarında yaptıkları maç rekabetini, 1894
yılında İzmir’de
“Football Club Smyrne”nin kurulması ile birlikte
İstanbul - İzmir rekabeti izlemeye başlıyordu (*3). İzmir’de futbolun
öncülüğünü yapan James La Fontaine, 1889 yılında İstanbul’a
yerleştiğinde, Kadıköy’de İngilizlerin futbol-rugby karışımı bir oyun
oynadıklarını görmüş ve onlarla kısa zamanda dostluk kurarak, daha iyi
bildiği futbol oyununu onlara kabul ettirmişti. Tarihler 1897 yılını
gösterdiğinde, James La Fontaine ve arkadaşları Kadıköy yakasında ilk
kez bir futbol takımı olarak
Kadıköy Football Association adı
altında toplanıyor, takımı oluşturan İngiliz, Rum, Ermeni gençleri,
genelde İstanbul’a sefere gelen İngiliz gemicilerle oynadıkları
oyunlarını Kadıköy’ün çayırlarında sürdürüyor, ve her akşamüstü (ilk
bölümde geniş bir biçimde sunduğumuz) o kalabalık izleyici kitlesine de
seyrettiriyorlardı. Bu müsabakalar halkın öylesine ilgisini çekmişti ki
“Football
Association” takımı, iki yıl içerisinde “İzmir Karması” ile
karşılıklı olarak futbol maçları yapmaya yönelmişti.
“BLACK STOCKING FC” Kuruluyor ; Ne var
ki, Sultan 2. Abdülhamid’in padişahlığının sürdüğü o dönemde, mevcut
monarşi rejiminin korunması amacıyla Türk gençlerinin dernek kurmaları
yasaktı. Bu durum ise, yabancı ve azınlıkların top koşturdukları kendi
topraklarında futbol oynamanın imkan ve zevkinden mahrum olan ve onların
aralarına karışarak oynamak istedikleri bu cazip oyunu ancak gıpta ile
seyretmekle yetinen Kadıköylü Müslüman Türk gençleri arasında, sadece
üzüntü değil aynı zamanda tabii ki öfke ve hırs da uyandırıyordu. İşte
her türlü tehlikeyi göze alan bu gençlerden, deniz öğrencisi Fuat Hüsnü
(Kayacan), eski hariciyecilerden Reşat Danyal ve Mehmet Ali ile,
Kuşdili’nde Papazın Çayırı adı verilen topraklarda meşin yuvarlağa
vuruşlar yapan arkadaşları bu özlemin sona ermesini amaçlıyorlar, ve
1899 yılında da, devrin hafiye ve jurnalcilerinin dikkatlerinden kaçmak
ve hışımlarından korunmak amacıyla bir İngiliz adı altında
Black
Stocking FC (Siyah Çoraplılar Futbol Kulübü) ‘nü kuruyorlardı. Ancak
siyah çorap ve kırmızı üst formaları ile Türk gençlerinin oluşturduğu
bu ilk Türk spor ve futbol topluluğu daha ilk maçlarında hafiyelerin
baskınına uğruyor ve hemen dağıtılıyordu.
1899; Fenerbahçe’nin Gerçek Kuruluş Yılı Burada dikkati
çeken en önemli nokta; Fenerbahçe Spor Kulübü’nün
Black Stocking FC ismi altında 1899 yılındaki bu ilk girişimindeki öncülük yapan gençler
ile, ilerideki yıllarda kurulacak olan Kadıköy
Futbol Kulübü (1902) ve Fenerbahçe
Futbol Kulübü (1907) ismi altında toplanan
gençlerin genelde aynı kişiler olacağıydı.
Dolayısıyla FENERBAHÇE KULÜBÜ kuruluşunu
gayri resmi olarak 1899 yılında gerçekleştirmiş, ne var ki iki kez
kapatılmaları nedeni ile faaliyetlerine, ancak resmi kuruluş yılları
olan 1907 yılında geçebilmişti. Görülen odur ki; Black Stocking F.C. ya
da Kadıköy Futbol Kulübü isimleri, amaç karşısında birer araçtırlar
(*4). Ayrıca İstanbul’da kurulan futbol kulüplerinin listeleri
incelendiğinde de; Moda Futbol Kulübü (1896), Cadi-Keuy Football Club
(1899) ve Imogen (1900) takımlarının İngiliz uyruklular tarafından,
Elpis (1900) takımının Rumlar tarafından, Black Stocking (1899),
Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe kulüplerinin ise Osmanlı uyruklular
tarafından kurulmuş oldukları da zaten görülmektedir.(*5)